29 Aralık 2011 Perşembe

YUPPİİİİİ ARTIK 4 YAŞINDAYIZ......


Evet evet benim cüceler artık tam 4 yaşında...Bugünler hiç gelmez sanıyordum.Ama işte geldi. O kadar küçüklerdi ki..Nasıl büyüdüler..Nasıl da kocaman abla oldular..
Bugün kreşte doğum günlerini kutlayacaklar.Sabah pastalarımızı aldık.Akşamdan giyecekleri kıyafetleri hazırladık.Fotoğraf makinemizi de koyduk orada çeksin öğretmenleri diye.Sabah bir heyecanla çıktık evden.Günlerdir bugünü bekliyorlar.Artık herşeyin farkındalar.Her şeyi biliyorlar..Bugün gelinliklerini giymek istediler.Çantalarına koydum.Orada giysinler diye.Beğenilmek istiyorlar.Güzel ve şık olmak istiyorlar.Standart kız çocuğu davranışları işte.
Bugün her zamankinden çok şükredesim var.İyiden iyiye yavru olduklarını hissettiriyorlar bize.Sarılıp "annecim yada babacım seni çok seviyorum" demeleri bir ömre bedel..
Hep söylüyorum yine söyleyeceğim.İyi ki doğurmuşum.İyi ki varlar.
Bana anne olmayı öğreten uğur böcüklerim...
Sizi o kadar çok seviyorum ki..Kelimelerle anlatılmıyor işte..

20 Aralık 2011 Salı

DAMLA İLE WC MUHABBETLERİ

Akşam uyku saatinde Damla uyumamak için türlü yollar dener.
Bunlardan bir tanesi de kakasının gelmesidir.Yine böyle bir akşam;
Damla-Anneeeeeeee kakammm geldi...
Anne- Çabuk ol bak çok geç oldu.Hemen yap kakanı..
Damla-Tamam ama sen de gel buraya otur.
Anne-Kızım benim işim var sen yap bitince seslen bana.
Damla-Hayırrrrrrr burda otur...
Anne-Pekii ama çabuk ol..
Damla-Hadi çattak pattak oynayalım.
Anne-HAyır annecim acele et yap kakanı
Damla-Tamam ıkınayım mı?
Anne-Ikın hadi.
Damla-(ıkınır) yok gelmiyor.
Damla-Tamam tamam geliyor.
Damla-Hadi çattak pattak oynayalım.
(Anne öyle kötü bakar ki)
Damla-Tamam oynamayalım.
Damla-Ikınıyom (ıkınır)
Damla-Pırtım varmış
Damla-pırtım yokmuş
Damla-Hadi çattak pattak oynayalım
(Anne hakkaten çıldırmak üzeredir)
Damla-Anneeeeee neden kızgınsın sen..
Damla-Kakam yokmuş çişim varmış.
Anne-Hadi o zaman çişini yap...
(Anne bezmiştir artık)
Damla-anneeeeeee bak bakayım ben çişimi yapmışmıyım.....
Anne burda kopar artık....Muhahahahahahaha....
Alır yavrusunu kucağına yer bitirir ve yatağına götürür.

17 Aralık 2011 Cumartesi

EN SEVDİKLERİMİZ....



















Uzun uzun aralar sonrasında yazmak istedim yeniden.Ama uzun uzun yazacak gücüm yok.Beynim yorgun.Yine de tamamen kopmamak adına küçük molalar vererek devam etmek istiyorum.Bu aralar aldığımız ve okuduğumuz kitaplardan bahsedeyim kısaca.

Biz Timaş yayınlarının mini masallar kitaplarını çok seviyoruz.Elimizde o kadar çok çeşidi var ki.Neredeyse her gün bir iki tane alıyoruz.Çünkü fiyatları da çok uygun.Tanesi 1 TL.İçlerinde ise Panda Pandi ve Küçük Poni'ye bayılıyoruz.Hikayelerini ve resimlerini bende seviyorum.Ama üst üste bir kaç kez okumak gerçekten yoruyor beni.

Yeni aldığımız kitaplardan diğeri ise Koyun Russel ve diğer kitabı Kayıp Hazinesi.Bu koyun Russel gerçekten çok komik.Bayıldım resmen.Kısa kısa cümleleri ve muhteşem çizimleriyle harika.Ve o çizimlerin içinde o kadar çok hikaye saklı ki.Anlat anlat bitmez.

1 Kasım 2011 Salı

KIBRIS'TA GEZDİK, TOZDUK VE GERİ DÖNDÜK..










Gittik ve döndük.Güzel bir tatildi.Kızlar beni hep yanıltıyor.Çok uyumlulardı her konuda.Uçakta hiç zorluk yaşamadık.Giderken çantama aldığım boya kalemleri ve resim defterlerine hiç ihtiyaç duymadık.Kıbrısta ortamı ve insanları da hiç yadırgamadılar.Sanki herkesi daha önceden tanıyorlardı.Herkesle çok çabuk iletişim kurdular.Her ortama ayak uydurdular.Onlarla bir kez daha gurur duydum.

Bu aralar ağızlarında bir şarkı.Pepee nin canım annem şarkısı.Ben her dinlediğmde mest oluyorum...


""""sen benim bitanemmmmm...


sen benim bitanemmmmm....


canım annemsinnnnn..............


güzel annemsin........................."""""""


Bundan güzel sözler var mı?

14 Ekim 2011 Cuma

YAŞASINNN HALA'YA GİDİYORUZ...



İlk kez uçağa binecek olmanın tedirginliğiyle sevinci bir arada yaşıyoruz.Halaya gidiyoruz, mutluyuz.Uçağa bineceğiz.Ama soruyoruz."Anne uçak araba gibi dimi.""Anne uçaklar hiç düşmez dimi"

Pazartesi tamda bizim uçuş günümüz.Ama hava durumuna göre fırtına geliyor.Kızlar çok etkilenmez umarım.Hayatlarındaki ilk uçağa binme deneyimlerini inşallah çok eğlenceli geçirirler.Çok fazla sarsılmadan sağ salim varmak şu an tek dileğim.

4 Ekim 2011 Salı

DAMLA'DAN BİR KAÇ İNCİ.....



Bugün yağmur var yine.Herkes sabahın köründe mis gibi sıcacık yatağında uyuyorken biz kalktık işe geldik.Anasını satayım dedim yine.Niye çalışıyoruz ki.Neyse efendim Damla'dan bahsedecğim bugün.


Damla çok duygusal bir çocuk.Bir o kadar da laf ebesi.

Beni ne zaman yüzüm ekşimiş görse "anneee sen üzüldün mü" diye sorar.

Ben de "hayır annecim" diye cevap veririm.Dün akşam yine bana "üzüldün mü" diye sordu.

Ben de her zaman ki gibi "hayır annecim" dedim o bana dönerek "ağlak anneee" dedi ve gitti.

Ben tabi dumur oldum.Nasıl yani dedim.Demek çocuğum beni hep böyle görüyor.Ona göre ben ağlak vaziyette dolaşan bir tipim evde.Ve o da bana kendince yeterrrr dedi.


Bir inci de bir akşam uyku öncesi yaşandı.Ben Damla'nın yanında yatıyorum.Bana dönüp "sırtımı kaşısana ufaklık" dedi.Ben yine nasıl yani nooluyoruz falan oldum.Benim kızım henüz 4'e 3 varda.Bacaksız yani.Şimdiden bana ufaklık diyorsa bu kız, büyüdüğünde kesin bana cüce der.

2 Ekim 2011 Pazar

YORUMSUZ FOTOLAR


















Üstteki fotolar Bodrum günlerimize ait.Alttakiler ise Karaburun günlerimizden.


Dahası da var ama daha sonra.

23 Eylül 2011 Cuma

ARA VERMEK YADA VERMEMEK..İŞTE BÜTÜN MESELE BU..

Yine uzun zaman oldu yazmayalı yazamayalı.Artık yazamıyorum.Ciddi anlamda yazma kaybına uğradım.Düşündüklerimi kelimelere dökememek bir türlü, artık düşündüklerimi ifade dahi edemiyorum.Artı birde unutkanlık cabası.Geçenlerde kuzenim Pınar'la akşam bizim balkonda oturup kahve keyfi yaparken bir yandan da eski günlerden bahsediyorduk.O anlatıyor bense "hadi yaa onu da mı yapmıştık, aaa o kimdi ki" şeklinde sorularla ona eşlik ettim.Ve anladım ki ben çok ama çok vahim durumdayım.Bu kadar unutkanlık hiç ama hiç normal değil. Geçmişimden bazı parçaları silmişim resmen. Ben böyleyim işte bu aralar.Tabi unutmadan birde sinirlerimin ne kadar gergin olduğunu söylemeliyim.Her an evde bir sinir harbi yaşanması sözkonusu.En ufak şeyler bile sinirlerimi yıpratmaya yetiyor.Üstelik tahammül sınırım neredeyse sıfıra yakın.Böyle olunca da kızların yaptığı en ufak bir hata bile hoop evde sesimin yükselmesine neden oluyor.Bunun için evde olmamıza bile gerek yok.Zaman ve mekan artık önemli değil benim için.Eskiden sokakta çocuklarına bağıran kadınları ayıplardım."cık cık cık ne kadar ayıp.Kadına bak çocuğuna nasıl da bağırıyor" şeklinde. Çok utanç verici ki şimdi aynı şeyi bende yapıyorum.Dün kızları aldık eve gidiyoruz arabada.Ve ben M.ye et alalım akşama yiyelim şeklinde fikren telkinde bulunuyorum.O da bana "aslında dün kipa dan alacaktım ama satıcı etin sinirli olduğunu söyledi bende almadım bu yüzden" dedi.Karya ise damla'ya dönerek ve kıkırdayarak "bak Damma et annem gibi sinirliymiş kikiki" şeklinde bir cümleyle yanıt verince ben ne yapacağımı bilemedim.Artık pes diyorum sadece.Bu çocuklar acaip yaratıklar oldular.
Bunlar kesin büyük aslında ama çocuk taklidi yapıyorlar.Bunlar gerçek anlamda CÜCEEEE...
Bazen bana verilen cevapları duysanız aklınız şaşar.Çünkü ben hakikaten çoğu zaman dumur oluyorum.Yok böyle cevaplar.Özelikle Damla bu konuda çok iyi.Çok hazır cevap bir cüce.
Bana karışmayınlardan tutunda bize akıl vermelere kadar her şeye mantıklı konuşmaları var.
İnanılmaz.
Büyüyecekler mi, büyüyorlar mı derken büyüdüler işte.Şimdi kreşte ikinci yılımıza başladık.Ve başlarken hiç sorun yaşamadık.Bir önceki sınıfları güllerdi (hala güller) oradaki arkadaşları ve öğretmenleri menekşeye geçtiler.Biz ise güllerde kaldık.Bu durum benim canımı çok sıkmıştı.Kızlar küçük diye güllerde kalmasını önermişti Müdüre Hanım.Bense tedirgindim bu konuda.Arkadaşları ve öğretmenlerinden ayrılacak olmaları, yeni çocukların gelecek olması kızları olumsuz etkiler diye düşünüyordum.Ama yanılmışım.Benim cücelerim ne kadar güçlü olduklarını bana bir kez daha gösterdiler.Hiç zorluk yaşamadılar.Şu kısacık hayatlarında sevdikleri herkesin-Hilal abla, anane, öğretmenleri ve arkadaşlarının-onları terkettiklerini düşünecekler diye korkuyordum halbu ki ben.Bütün bunların onlar için derin izler bırakacağını düşünüyordum.Ama yanılmışım.Asıl derin izler bende kalmış anlaşılan.Ben onlardan daha zayıfmışım açıkçası.

Umarım bundan sonra sıcağı sıcağına yazabilirim.Yoksa şu oturtmalı kelimeleri ve cümleleri mümkün değil hatırlayamam.
Fotoları daha sonra eklerim.

19 Temmuz 2011 Salı

UFFFF NE YAZACAĞINI BİLEMEMEK NE KADAR DA KÖTÜ...

Uzun zaman oldu değil mi?Ama elimde değil yazamıyorum.Kafamın içindeki düşünceleri dökemiyorum yazıya.Ne oldu bana bilmem.Tatil zamanım geldi desem uzunca bir süredir bu haldeyim.E tabi tatil zamanım geldi de geçiyor bile.Ağustos sonunda tatile çıkıyoruz.Kızların kreşi o zaman kapanıyor çünkü.İki hafta yokuz, bayramla da birleşecek iyi olacak kanımca.Tatil dönüşü düzelirim diye umut ediyorum ama daha da çok var o zamana.


İnsanın kendini kapattığı dönemdeyim işte.Her şey gönlümün derinliklerinde.Kırgınlıklarım, üzüntülerim, hayal kırıklarım da cabası.İnsan beklentilerini yüksek tutunca hayattan eşekten düşmüşe benziyormuş.Ben bunu biraz geç öğrendim.Ama iyi oldu.Kimselere güvenmemeyi bu vesileyle öğrendim.Yada kimse için beklentini yüksek tutmayacaksın yoksa hayal kırıklığının en büyüğünü yaşıyorsun.Annemin gidişiyle tek başıma ayakta kalmak zorladı beni.Ona olan özlemim ise her geçen gün artıyor.Hala onun yokluğuna alışmaya çalışıyorum.Kızlar ise beklenti içindeydiler daha düne kadar.Anane iyileşip gelecek ve onunla kaldıkları yerden devam edecekler.Söyledik bizde dayanamayıp, çünkü ne kadar geciktirirsek o kadar kötü olacak onlar için.Ki bir şeyleri seziyorlardı zaten ama adını koyamıyorlardı.Duyunca çok ağladılar.Ama benim ağladığımı görüp kendileri susup beni teselli etmeye başladılar.Yavrularım..


İnsan ana olunca bambaşka duygular içinde oluyormuş.Bu karşılıksız sevgi var ya insanı öldürür.Nasıl bir şeydir bu insanın aklı ermiyor.


Neyse bu kadar dramdan sonra kızların ne yaptığını anlatmalıyım.Okulumuzda bir yılı doldurmamıza az kaldı.Kızlar öyle çok şey öğrendi ki.Şaşıp kalıyorum bazen.Ve inanılmaz derecede büyüdüler.BAzen bakıyorum da o iki minik cadının benim olduğuna inanamıyorum.HAftasonları sürekli geziyoruz.Bir haftasonu doğal yaşam parkına gittik.Orada hayvanları gördük, kızlar bayıldı tabi.Ve haftasonlarımızı izmirin en güzel yönlerinden biri olan denize yakınlığı yüzünden denize giderek değerlendiriyoruz artık.Damla neredeyse yüzmeyi öğrenecek.Koluna kolluklarını ve beline de simitini takıp atıyor kendini suya.Ve korku yok maşallah.Yüzüyor kendince.Karya ise kumsala bile inmiyor.Neymiş efendim kumlar varmış, deniz çamurluymuş, deniz üstüne üstüne geliyormuş, hiç eğlenceli değilmiş.eee afrodit olmak kolay değil tabi.Süsü püsü bozulur kızımın.Ama bu haftasonu gittiğimizde dönmemize yakın damlanın yanına usul usul gidip kumlarla oynadı.Ve yavaş yavaş denize ayaklarını sokabildi.Bir sonraki gidişimizde kendi başına denize gireceğini umut ediyorum.Önümüzdeki iki haftasonu düğünlerimiz var.Bu hafta sünnet düğünü sonrakinde ise kuzenimin kızı evleniyor.Ve kızlar gelinlik giyecek sultanın düğününde.Çünkü gelin kızımız kızlarımı nedimesi yapacakmış.Zamane kokoşları böyle oluyor demek.Kızlara gelinlik aldım ama köşe bucak saklıyorum.Yoksa hergün giyecekler.Haberler şimdilik bu kadar.Bakalım bende ki sukunet ne kadar daha devam edecek.

24 Mayıs 2011 Salı

MERHABA.........

















































Uzun zaman oldu yazmayalı.Yazamayalı.Kızların anneler günü gösterisi oldu kreşte.Oradan fotolar.Muhteşemdi benim için.Kızlarım büyüdü, kreşe başladı ve gösteri bile yapabiliyorlar artık.Aslında gösteriden çok yıl içinde öğrendiklerinin bize yapılan sunumuydu bu.Onlarla gurur duydum.Bir anne olarak ağladım.Bir evlat olarak da ağladım.Çünkü bu arada annemi kaybettim.14 Nisan tarihinde annem sonsuzluğa gitti.Hastalığının pençesinde uzun süre mücadele etti ama yenildi.Yenildik.Onsuz bir hayat benim için çok zor olacak.

9 Nisan 2011 Cumartesi

YENİ AMA ESKİ FOTOLAR...



Düşündümde ben ne zamandır bloguma yeni foto ekleyemiyorum.Neden?Çünkü işyerimdeki eski bilgisayarım gitti yenisi geldi.O giderken bütün dosyaları güya yedekledik ama benim fotolar ne olduysa yedeklenmemiş.Hal böyle olunca foto ekleyemez oldum.Ama şimdi evdeyim, kızlar tv izliyor.Bende açtım bilgisayarımı hadi dedim yapamdığım şeyi yapayım.Foto ekliyeyim.Ama albümleri gezerken hiçde yeni fotomuz olmadığını farkettim.Hepsi hala makinede.En kısa zamanda M.ye söylemeli.Neyse efendim aylar önce hani heryer buz keserken bir haftasonu kahvaltıya gitmiştik.Oradan karlı bir kaç foto.Çok şükür Allah'ıma İzmir e de kar yağdı işte buda ispatı.

28 Mart 2011 Pazartesi

BLOGSPOTUN KAPANMASI İLLALLAH DEDİRTTİ...

Şu blogspotun kapanması işi delirtti beni.Zaten yazasım yok ne zamandır.Tam canım yazmak istiyor açıyorum hadeeeee "bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir".Kardeşim benim blogumda illegal bir şeyler yok ki.Neden kapanıyor.Yasal olmayan işler yapanlar çeksin cezasını, bizim ne suçumuz var ki. İnsanın gerçekten isyan edesi geliyor.Neden diye soruyor.Belirli blogların yaptıkları suçun cezasını neden genele kesiyorlar.Neyse inşallah bu son olur. Biz her zamanki gibiyiz.Kreşe devam ediyoruz.Üç yaşın tüm güzelliklerini ve özeliklerini yaşıyoruz.Artık oyun kurabiliyoruz.Birlikte rahat rahat oyun oynayabiliyoruz.Kavgalarımız iyice azaldı.Bir şey istediğimizde birbirimizden rica edebiliyoruz.Kitapları seçebiliyoruz.Her akşam bir kitap okuyoruz.Anne bitirince kızlardan biri mutlaka tekrar okuyor kitabı.Artık her şeyi anlayabiliyoruz.Mantıklı açıklanan her şey bize makul geliyor. Cuma günü kreşten 2 tl istendi.O parayla kreşteki diğer öğrencilerle ve öğretmenleriyle bir kitabevine gittiler ve kızların kendi seçtikleri birer kitabı aldılar.Akşam kızlara sordum nasıl geçti neler yaptınız diye.KArya "anneeeee kitapçı çok güzeldiiiii, ben çok beğendimmmm" dedi. Anasının kızı işte.Kitapçıya gittiğimde o kokuyu içime çekince huzur bulurum ben.KAryaya sordum nasıl kokuyordu diye o da" kitap kokuyorduuu" dedi. Kitap kokusunu bir kere aldılar ya inşallah bundan sonra o kokudan asla vazgeçmezler..

16 Mart 2011 Çarşamba

ŞÜKÜR KAVUŞTURANA

Uzun zaman oldu biliyorum.Benim canım yazmak istemedi, blogspot kapandı.Nihayetinde uzun bir ayrılık oldu aramızda.Ama ayrılık nereye kadar.İllaki yazmak lazım.Yoksa kuzuların yaptıkları zaman içinde unutulup gidecek.Oysa ki unutulmamalı.Bu blogun açılma amacı onların yaşamından anları kayıt altına almaksa bu yapılmalı.O halde bizde devam edelim.Ara vermek gereksede ara ara vazgeçmemeli amacımızdan.
Efendim kızlar aynen kreşe devam ediyor.Babaannemizin ayağında çatlak oldu ve alçıya alındı.O bizim evde dinleniyor güya.Kızlardan fırsat bulsa dinlenecek kadın ama işte ne yapsın eli mahkum idare etmeye çalışıyor.Ayağında nasıl çatlak oldu anlatmadan olmaz.Çünkü bu durum da benim kızlarla ilgili.Bir cuma günü kızların evde kalmasını istedi babaanne.Uyuyup dinlensinlerdi amaç.O gün öğleden sonra havanın güzel olmasını fırsat bilerek sitenin bahçesinde bulunan basketbol sahasına götürmüş kızları.Yanlarına da top almışlar.Sahada başka çocuk olmadığı için üçü beraber top oynamaya başlamışlar.Nasıl olduysa düz yolda top peşinde koşarken düşüvermiş işte.Bizi aradı, apar topar gittik eve ve işte sonuç 3 hafta alçıda kalacak bir ayak.Babaanne her akşam yatarken kızlara der ki: Çocuğum sabah uyanırsanız hemen benim yanıma gelin, erken kalkarsanız ben size kahvaltı hazırlarım.Aç aç okula gitmeyin.E benim kızlar söz dinler.Sabahın köründe kalkıp babaannelerinin yanına giderler, hadi babaanne kalkalım, acıktık derler.Bu arada saat kaçtır.Önce sabah 06,30'la başlar kalkmalar ve bilumum saatler olarak devam eder.Örneğin sabahın 05,30'u yada sabahın 04,15'i gibi.Biri kalkmazsa mutlaka diğeri kalkar.Tabi babaannenin şikayetleride başlar bu durumda.Ben size sabah gelin gecenin köründe gelin demedim ki der.HAklı kadın.Herkes derin uykudayken benim sıpaların kalkıp kahvaltı etmeleri sonra arabada okula giderken sızıp kalmaları normal değil.Ama ne yapalım dedim ya söz dinliyor akıllı kızlarım.
Çok tatlı dilli oldular.İnsanın yüreğinin yağlarını eritecek kadar tatlı dilliler.Her gün bana "anneciğim, benim cücel annem" deyip boynuma sarılmaları, sabahları giyindiğimde "annem çok cücel olmuşun" demeleri bitiriyor beni.Öyle güzel ifadeleri var ki.Dün arabada eve giderken bir anda didişmeye başladılar.Damla ağlamaya ve KArya diye seslenmeye başladı.Karya da tık yok bu arada.Bir ara DAmla yine Kaaayaaa diye ağlarken KArya döndü ve "ependimmm, tamam aalamaaaa" dedi ve kardeşinin boynuna sarıldı.İkisinin birbirine öyle sarılması mahvetti beni.Gözlerim doldu ve Allah'ım sen ayırma bunları birbirinden diye dua etmeme sebep oldu.
Sonraaaaa, sonraa başka neler var bakalım beyin haznemizde.
Evet birde DAmla ile babamızın muhabbeti var.Bunu da yazmadım sanırım.Damla TV izlemeyi çok seviyor.Neredeyse bağımlı oldu.Özelikle KAyu delisi.Bir gün M.Damla'ya der ki:BAk DAmla çok fazla TV izliyorsun kızacağım ama artık.DAmla: O zaman sende maç izlemeeee.
Çocuk babasını can evinden vuruyor.Ve M.diyecek şey bulamıyor bu durumda.
Olaylar hakkında mantık kurmaları harika.
mesela bir gün güneşin batımı hakkında konuşuyoruz.ben diyorum ki, güneş batıyor ve evine gidiyor, çünkü evinde onu çocukları bekliyor.Damla dan cevap:Ama anne güneş insan değil ki, onun nasıl çocukları olur.Ben dumur...
Yine dün akşam güneşin batımıyla ilgili:Damla, güneş gidiyo geliyo, gidiyo geliyo ve sonra sıcak oluyo bahar geliyo.Yani biz artık domana (dondurma) yiyebiliriz.
NAsıl ama.Güzel çıkarımlar değil mi?
Aklımdakiler bunlar.Ara ara yazacağım yine.Bizde inciler başladı tükenmez artık..

8 Şubat 2011 Salı

KRİZ KRİZ KRİZ KRİZ...Mİ YOKSA 3 YAŞ SENDROMU MU?

Allah'ım bu eziyet neden?Ben ki 2 yaş sendromunda bile böyle zorlandığımı hatırlamıyorum. Terrible Two mu o da ne diyenlerdendim?Ya da şimdi yaşadığımız zorlukları unuttum.Ama bu 3 yaş bambaşka birşeymiş.Belki 4 yaş krizlerinde de 3 yaş mı amannnn sende en kolay yaştı diyeceğim kimbilir.Ama şu an gerçekten zorlanıyorum.3 yaşındaki çocuğa nasıl davranılır kardeşim.İnadım inatta direniyor çocuk.Ne yapsan ne söylesen kar etmiyor.Bir şey olacak dediyse ikna etmek mümkün değil.İlla ki ardından mola.
Sabah kreşe gitmek için hazırlanıyoruz.Karya beni babam giydirsin dedi.Peki dedim canıma minnet zaten.Sabahın köründe afyonum bile patlamamışken niye uğraşayım ki.Damla'ya gel annecim seni hazırlayıyım dedim.Bu gün o kuzu pek bir mülayimdi.Hiç itiraz etmedi.Demek olacakları sezmiş garibim.Zaten acaip bir iletişim var aralarında.Bazen birinin anlamadığım kelimelerini bile diğeri tercüme edip bana söylüyor.Neyse efendim Karya kontesini babası giydirdi.Tayt şeklinde külotlu çoraplarımız var.Onları giymek istedi zilli.Peki dedik.Ama üstüne soket çorap giymesi gerekiyor.İki çift çorap çıkarmıştım bir çift alta bir çift üste giyilecek.Babası üste giyilmesi gerekeni alta giydirmiş.Bende salaklık işte, nedir bu takıntı, öyle giyilse ölecekmisin sanki.Yok illa o sırayla giyilecek.Çıkardım çorabı hay çıkarmaz olaydım.Hanımefendi beğenmez artık çorap.kızım bunu giydireyim hayıyyyyy, peki bu hayıyyyyyyyy, peki ya şu hayıyyyyyyyyy...
Kendisi gitti çekmeceyi açtı beğendi bir çorap.Tamam dedim peki onu giy.Ama mümkün değil giymesi çünkü çorabın diğer teki yok.Kızım olmaz bu çorap tek giyilmez.Hayıyyyyyy bunu iştiyommmm
Allah'ım ben ne yapacağım,adam sinirlendi niye çıkarıyosun giydirdiğim çorabı dedi ve aldı Damla'yı bindi asansöre gitti.Ben bir canavarla yalnız kaldım evde.Kapı açık ve apartman inliyor resmen.Bu arada başladı mı yine beni babam giydirsin, ben babamı iştiyommmmm diye çığlıklara.Evde kalmak istiyorsan sen bilirsin ama ben gitmek zorundayım dedim ve giydim ayakkabılarımı.Daha da çıldırdı ama giyinmiyordu.Üstünde ne kabanı nede çorabı var.O ağlarken kaptığım gibi kucağıma aldım.Çorapları cebimde, çantası ve kabanı elimde.Bir taraftan bana vurmaya başladı.Bende delirdim tabi insanım ya yanağına hafifçe dokundum.Ama yavaşça.Asla hızlı değil bu daha da sinirlendi.Neyse zar zor indik aşağıya ama hala ağlamaya devam.Babası geldi bindik arabaya gittik kreşe.Bırakıyoruz artık yine başladı ağlamaya.Bu kez de "anneeeeeeeeeeeemmmmmmmm" diye ağlıyor.Öptüm sarıldık ve ayrıldık.Şimdi nasıl acaba diye merak içindeyim.
Yaşadığımız olay sadece bu değil.Geçenlerde de gözleri enfeksiyon kaptı.Çapak içinde yapıştı kaldı.Damla aldık damlatacağız ikna olması mümkün değil.Elim mahkum tuttum ellerini zorla babası damlattı gözüne.Bu kezde neden rızası dışında damlattık diye kıyameti kopardı.Vurdu kaçtı bağırdı v.s.defalarca söylüyorum anne ve babaya vurulmaz çok ayıp ama dinlemiyor.
Bu günlerde geçecek biliyorum.
Tek istediğim sabır sabır sabır sabır...............
Diyeceğim o ki...
Zor işmiş 3 yaşında olmak...

28 Ocak 2011 Cuma

ANKETLE İLGİLİ

Sevgili ikiz ve üçüz anneleri.
www.ikizanneleri.net sitesini biliyorsunuzdur.Sitenin kurucusu ve yöneticisi sevgili Emel'in yapmış olduğu bir anket var.Bu ankette ikizlerin her şeyi aynı mı? diye soruluyor ve araştırılıyor.Kısacık bir zaman ayırıp bu anketi doldurmak isterseniz şuraya bir tık lütfen.
Hatta yan tarafa da ekledim.İsteyen olursa oradan da tıklayıp doldurabilir.
Şimdiden herkese teşekkürler..

19 Ocak 2011 Çarşamba

YİNE YENİDEN BATTANİYE KRİZİ

Geçen haftadan beri Damla battaniyemi okula götürmeyeceğim diyordu.Bense sürekli eline tutuşturuyordum.Malum bu kız battaniye delisi es kaza vermesem ortalığı ayağa kaldırır.Ben okula gönderdikçe battaniyesini öğretmenine "annem zorla verdi" diyormuş.Bu hafta başı sabah yine bana dedi ki "anne men pataniyemi okula götürmücem" peki dedim.Onları okula bıraktık ama ayrılmadık kızlar içeri girince de battaniyesini nöbetçi öğretmene teslim ettik.Ve açıkladık durumu.Tamam dedi.Biz ayrıldık işe geldik.Hiç vukuat haberi almadık.Akşam kızları almaya gittik öğretmen hemen bize poşete koyulmuş şekilde battaniyeyi teslim etti ve hiç aramadı dedi.Allah allah dedik.Şaşırdık duruma tabi.Sanki arabada bırakmışız gibi DAmla'ya emanetini teslim ettik.Sarıldı koklaştı battaniyesiyle.Ertesi gün yine götürmeyeceğini söyledi tamam dedik.Yine aynı şekilde gizli teslim ettik okula.Akşam yine aynıydı.Hatta Oya öğretmen dün Damla'ya çak yapmış.Bana öyle anlattı kendisi.Bu sabah yine okul için hazırlandık.Kapımızı kilitledik tam asansöre bineceğiz.Damla battaniyesini evde bırakmak istedi.Arabada isteyebileceğini bu yüzden de yanımıza almamızın daha iyi olacağını söyledik ama ağlamaya başladı evde kalsın diye.Bizde peki dedik.Sonuçta okulda da aramadı iki gündür.Açtık kapıyı eve bıraktık battaniyemizi.Bindik asansöre.Her şey gayet normal.Arabaya bindik tam arabamızı çalıştırdı babamız Damla"pataniyemi istiyommmm" diye tutturmaz mı?Zaten geç kalmışız.Tekrar eve çıkıp almak işimize gelmedi doğrusu.Birde kendi verdiği karara uymasını öğrenmeli diye düşündüm hay düşünmez olaydım.Resmn krize girdi yine."Ben pataniyemi iştiyommm""pataniyem arabada kalsın""evde kalmasınnn" v.s.türünden feryatlarla okula kadar geldik.Bu arada bizim onu ikna çalışmalarımız hiç bir işe yaramadı tabi.Okula geldiğimizde hala ağlamaktaydı hatta öğretmenine "pataniyem arabada kalsın" demiş ve onlarda peki demişler.Sonra aradığımda hemen sustuğunu öğrendim.Ama M.ile karar verdik ve gittik yeni bir battaniye aldık birlikte.Yine turuncu.Ama aynısı değil.Hiç olmassa arabada yedek dursun dedik.Daha önce yedek aldığım ve kestiğim yeşil battaniye evin bilumum yerlerinde dolaşıyor.
Bakalım yeni battaniyesi hakkında nasıl tepki gösterecek Damla Hanım.Ayrıca gece yatarken benden istediği kırmızı elbiseli barbie yi de aldık babasıyla.Damla ya kırmızı elbiseli, Karya ya ise beyaz elbiseli.Çok seviyorum ben kuzularımı yaa...Onları gün boyu görmeyince öyle çok özlüyorum ki.Hele gece uyurlarken.O masum hallerine bayılıyorum.
neyse efendim bu yazıdan çıkaracağımız ana fikri de belirtip bu yazıya son vermenin vakti geldi.
Anafikir:Asla ama asla 3 yaşındaki çocuğun aklına uyarak onun istediği ama sonradan pişman olacağını bildiğin şeyi yapma.

10 Ocak 2011 Pazartesi

EVDEKİ DOĞUMGÜNÜMÜZ VE YILBAŞI GECEMİZ...




























Evdeki doğumgünümüz çok mütevazıydı.Maksat evde de pasta kesmek ve bizim kreşte göremediğimiz doğum günü olayını yakınen yaşamaktı.Güzeldi..Kuzuların bir yaş daha büyüdüklerini görmek enfes bir duygu..Kelimeleri bırakalımda fotolar her şeyi anlatsın..

4 Ocak 2011 Salı

DOĞUM GÜNÜMÜZDEN FOTOLAR




























































Kreşte yapılan doğum günü kutlamımızdan fotolar.İlk foto sabah evden çıkarken ki halimiz.Damla her zaman ki gibi poz vermek istemedi.Ama ne hikmetse okulda çok güzel pozlar vermiş.Öğretmenleriyle çekilen fotoları ben çok beğendim.Onları ne kadar sevdiklerini bir kez daha anladım.Buradan kızlarımın çok sevdikleri öğretmenleri Oya Hanım ve Canan Hanıma çok teşekkür ediyorum.Çünkü kızlarımın okulu sevmelerindeki en büyük etken onlar.Yılbaşı gecesi evde kestiğimiz pasta fotolarını ise daha sonra ekleyeceğim.