ORGANİK İŞLER BUNLAR…..
Yeni trend
budur efendim. Organik takılacaksın artık hayatta. Başka da yolu yok. Aksi
takdirde ne sağlığın kalır alimallah nede yine sağlığın. Yıllar önce henüz
küçücük, minicik bir çocukken her şeyin doğal olduğu bir dönemde yaşarken diye
başlıyorum cümleme. Çünkü o dönemler sanki yüzyıllar öncesinde kalmış gibi. Oysa
çok değil 3-5 yıl öncesinden (şaka şaka nerden baksan 20-30 yıl olmuştur)
bahsediyorum. Hani sütçümüzün sokak sütçüsü olduğu ve kimsenin burun kıvırmadığı
yıllardan. Hani sonrasında şişe ve pastörize sütler çıkmıştı da biz ne oldum
delisi olmuştuk. Hani sütü kaynatmakla uğraşılırmıymış, sokak sütçüsünden
aldığımız süt sağlıklımıymış falan filan. Yada hani domatesimizi, biberimizi
yani bilumum sebzelerimizi atının yada eşeğinin sırtına yükleyip
“bahçevannnngeldiiiihaniimmmm” “domatiiizzzz, patatizzz, patlicannnnn” diye
bağıran satıcıdan. Hani sebzeni alırken ayaküstü hal hatır sorduğun komşunla da
sohbet etme imkanı bulduğun günlerden. Ya da salçamızı, eriştemizi, reçelimizi
ve bilumum kışlık erzağımızıhazırladığımız günlerden. Hani o zamanlar çarşıya,
pazara çıktığımızda sadece mevsiminde yetişen sebze yada meyveleri
görebilirdik.Ve büyük bir özlemle beklerdik mevsimi gelse de canımızın çektiği
her neyse bir an önce kavuşabilelim. Oysa şimdi bakıyoruz etrafımızda her yerde,
çarşı, Pazar, market farketmiyor her şey her zaman bulunuyor. Bu iyi mi, kötü mü
mevzumuz bu olmadığı için hemen burayı geçiyorum.
Eskiden hatunlar hamile kaldığında
aşermek bile daha zevkliydi bence. ”Hayatım canım şunu çekti”deyip baba namzeti
kişiyi ordan oraya koşturup aratmak ne eğlenceli olsa gerek. Halbuki şimdi
bulamamak gibi bir durum söz konusu bile değil. Şimdi zamanında yemediğimiz
gıdalar yani artık her daim her yerde bulabildiğimiz bu sebze ve meyveler var
ya. Ben bunların zararlarını yada nasıl üretildiğini anlatmayacağım. Çünkü artık
hepimiz bilinçliyiz bu konularda. Yok hormonlusu, yok katkılısı, yok ilaçlısı,
yok GDO’lusu var bunların. Birde bunları tekrar tekrar anlatarak ben canınızı
sıkmayacağım. Bu konuda ne yapılabilir derdindeyim ben.
Sebze ve meyvelerimi mümkün olduğunca
köy pazarlarından almaya çalışıyorum. Köylerdeki insanların hala saf ve
kötüleşmemiş insanlar olduklarına inanıyorum. Gözlerini para hırsı bürümemiş
olmalarını diliyorum. Ve ben her aldığım doğal ürünün tohumlarını alıp saklama
çabasına girdim. Mesela bir gün Seferihisar’a gittim. Oradan Seferihisar’ın
yerli domatesini aldım. Hemen çekirdeklerini ayırıp kendime yerli domates tohumu
yapıp sakladım. Mesela Milas’a köye gittiğimde yıllardır yemediğim, bırakın
yemeyi görmediğim yerli karpuzla rastlaştık. Önce tanıyamadık birbirimizi. Sonra
ben kocaman açılmış gözlerimle bunun çok eskilerden tanıştığım yerli karpuz
olduğunu fark edince karpuz yemeği bile unutup direk çekirdeklerine saldırdım.
Etrafımdaki insanlar şaşkınlıkla bana
bakıp karpuz yemeğe devam ettikçe ben çekirdek topluyordum önlerinden. Hani
belki hatırlıyorsunuzdur o iri iri siyah çekirdekleri. Hani annelerimiz onu
kurutup biraz tuzlayıp tavada kavururdu da biz çekirdek niyetine çitlerdik.
Hatırladınız değil mi? İşte o çekirdekleri şimdilik kurutup sakladım. Sonra yine
köyden yada doğallığına güvendiğim bir yerden aldıysam meyvelerin çekirdeklerini
de saklamaya başladım. Elimde birkaç tane erik ve armut çekirdeği yani tohumu
var. Onları da bir güzel kurutup sakladım. Şimdi sırada güzel bir bahçe almak
fikri var. Tohumlarım hazır. Şöyle güzel bir arazi alıp, içine minik, şirin bir
ev yapıp sonra da bahçemi oluşturma hayalindeyim. Bu yüzden bir limon
çekirdeğini filizlendirip saksıya diktim bile. İçinde kızlarımın koşturduğu,
çamurla oynadığı, çimlerde yalınayak gezdiği, ağaçlara çıkıp saklandığı,
dalından tazecik kopardığım sebze ve meyvelerle beslendiği bir yarın düşlüyorum.
Yoğurdumu kendim yapıyorum çoğunlukla.
Tarhanamı da geçen yıl kendim yaptım.
Biraz zor oldu ama oldu sonuçta. İnsan yapmak istediğinde her şeyi
yapabiliyormuş demek ki. Artık hazır tavukda almıyorum. Çünkü aldığım tavuk
ertesi güne kaldığında korkunç bir koku ve tat bırakıyor ağzımda. Bunun içinde
organik tavuk kullanıyorum artık. Büyük marketlerde ve organik ürün satan
yerlerde rahatlıkla bulabiliyorum. Hem mis gibi olan tadı (hatırladığımız eski
tavuk lezzetine çok yakın) ertesi güne kaldığında bile değişmiyor. Bence bu çok
önemli bir kriter tavuk olayında. Yalnız kızlara Pınar’ın organik sütünü
kullanıyorum hala. Bu da tetra pak kutularda olduğu için canımı sıkmıyor değil
ama yine de zararlının az zararlısıdır diye kendimi avutuyorum. Yediğimiz,
içtiğimiz onca zararlı şeyin arasına biraz da doğal ve faydalı şeyler sokmaya
çalışıyorum ki bağırsaklarımızda bulunan şu faydalı bakteriler az da olsa bayram
etsin. İnsan anne olduktan sonra bambaşka biri oluyormuş bunu anladım ben.
Kendinden çok çocuklarını düşünen bir yaratık haline geliyorsun.
Madem onlara can vererek dünyaya
gelmelerine vesile olduk. Bu dünya da onları en iyi şekilde beslemek, büyütmek
ve yetiştirmek bizim asli görevimiz. “Hadi gel köyümüze geri dönelim” demiş
zamanında şairin biri. Mümkün olsa bunu yaparmıyız acaba? Kurduğumuz düzeni ve
kendimize ait teknolojiyle dolu dünyamızı bırakır gidermiyiz? Bu çok radikal bir
karar olduğu için zor diyorum ben kendi adıma. Ama kendi köyümüzü kurmakta da
hiçbir engel tanımamalıyız bence. Hem doğanın hem teknolojinin içiçe olduğu bir
köy düşlüyorum demek ki ben. Ve bunun içinde hayallerimin peşinde koşuyorum.
Elbet bir gün yakalayacağım ve kendi
minik köyümde yaşayacağım.
3 yorum:
bizim pazarda köylüler organik ayağına bir liralık şeyleri beş liraya satıyorlar. Köyde hayvanının gübresi ile gübreledi ya hemen oldu organik. Bir kere tohumu organik olacak, toprak kimyasallardan arındırılmış olacak.
Ama şu aş erme meselesine çok güldüm. Hiç aşermemiş biri olarak ne özenirdim. Zavallı kocam da özenirdi hatta :)) ama yok abi ne aşerdim ne midem bulandı:))
Dilek biz geçtiğimiz yıl radikal bir kkararla şehrin biraz dışına doğru taşındık,aslında hem yakınız hem uzak ve burası şehirin hemen yakınında bir köy . sütümüzü , yumurtamızı alıyoruz komşulardan. Sütümüzü yapan ineklerin otlamasını izliyoruz. tavukları seviyor çocuklar. aldığımız en iyi kararlardanmış:) Lale abla ya da sonuna kadar katılıyorum, organik ürün pek çok parametreye bağlı, kola değil.
Anne olmak nasıl değiştiriyor bizleri, sevgiler
Biz yaşadığımız yer dolasıyla şanslıyız bu konuda yakınımızdaki köyler haftalık pazara gelip organik ürünlerini satıyorlar,anne olunca her şeye dikkat ediyorsun,ikizler de çok tatlı maşallah :) sevgiler..
Yorum Gönder