14 Ağustos 2012 Salı

Bodrum'da büyük babannemizin kızların tabiriyle köylü babannenin evindeyiz.Kızlar hazine bulmuş gibi sularla oynayıp, çiçekleri suluyorlar.Ve beni kandırmak için de söyledikleri şey şu:"anneee çiçekler sıcakta bayılmış, suya ihtiyaçları varrrr"

Milas'ta köydeyiz yine.Folluktaki yumurtalar, kızlar folluktan yumurtaları alınca şaşırdılar ve sanki pişmiş yumurta gibi birbirine vurup birinin kırılmasına neden oldular.Karya tavukların peşinde koşmaya bayıldı ama sonra kazları görünce ikimizde kaçacak yer aradık.Kazlar üzerimize gelirken öyle bir tıslıyorlardı ki.Kaçmayana deli derlerdi eminim.Ve evin tam karşısındaki elektrik direğine yuva yapan leyleklerin yavruları.Anne ve baba leylek gitmiş ama yavrular henüz yuvalarını terk etmeye hazır değiller.Ağustos sonuna doğru onlarda sıcak ülkelere gitmek için yola çıkarlarmış.





 Burası Konak meydanı.Kızlar haftasonu kuşlara yem atmanın tadını çıkarıyor.
 Burası Ödemiş Gölcük.Manzara enfes değil mi?
 Kızları geçen yıl aslan max'e götürmüştük.Sonra buz devri 4'e de gittiler.Bu max amcanın 2.si.Yine bayıldık sinemaya.
 Bodrum'dayız yine.Balığın dayanılmaz cazibesi.Mis gibi halis zeytinyağında kızaran balıklar mideye inmek için sabırsızlanıyorlar.
 Kuzenimizin evinin bulunduğu sitedeki havuz.Bodruma gidipte havuza yada denize girmeden dönmek olmazdı.İşte kızların havuz keyfi.

 Dönüş yolumuzda Bafa Gölü'ne de uğradık.Türkiye'nin en büyük ikinci tuzlu gölüymüş Bafa.Hikayesi alttaki fotolardan birinde.




 Burası da Gümüldür Ürkmez.Biz çok seviyoruz burayı.Şehre yakın olduğu içinde sık sık gidiyoruz.
Kızlar kleopatra gibi çamura bulandı.Çok eğlenceliydi.
 Burası da Seferihisar.Detaylar yok ama parkta ikiz  olmanın dayanılmaz gücünü herkese gösterdiler.Baksanıza kimselere ihtiyaçları yok.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

BİR HÜZÜN VAR İÇİMDE BİR DE ÜMİT..

       Zaman nasıl da geçmiş.Aylar olmuş yazmayalı.Ama öyle bir şey ki bu.Yazmak istemiyor insan.Yazmak istediği zaman ise aksilikler oluyor.Genelde iş yerimden takip ediyordum blogumu ve blog dostlarımı.Ama ne yazık ki bazı siteleri yasaklarken bilgi işlemci arkadaşım blogspotu da yasakladı.Neymiş efendim otomatik olarak veriliyormuş kelimeler.Sistem kendisi yasaklıyormuş.Bende hazır tatilde evdeyken bir uğrayıvereyim dedim.Biz neler yapıyoruz kısaca anlatayım.Artık 4,5 yaşıdayız.Önümüzdeki eğitim döneminde anasınıfına başlıyoruz.Ondan sonraki yıl ise ilkokul.Nasıl olacak ne olacak bilmediğimiz için bekleyip göreceğiz.Anasınıfı olarak yine kreşe devam edeceğiz.Hiç olmassa bir yıl daha büyürüz diye düşünüyorum.Kızlar iyice büyüdü.Her şey hakkında yorum ve fikir sahibiler.Muhteşem bir sohbet durumu var aralarında, aramızda.Ben genel anlamda evde avaz avaz bağıran bir tip görüntüsü çizsemde kızlarımla gurur duyuyorum.Ve sürekli pişmanlıklar içinde yatağıma giriyorum.Belki saatlerce keşke bağırmasaydım, keşke biraz daha ilgilenseydim modunda uykuya dalıyorum.Ama elimde değil o kadar tahammülsüzüm ki.Sinirlerim de çok gergin.Ama bunlar mazeret değil tabiki.Ben bu çocukları doğurduysam onlara mümkün olduğunca iyi ve aklı başında davranmalıyım.
        Neyse efendim başka neler yapıyoruz.Yüzmeyi neredeyse öğrenecekler.Bu yaz başında kolluk ve simitle başladı yüzme maceramız.Oysa şimdi simiti attık ve sadece kollukla yüzmeye devam ediyoruz.Hemde çocuk havuzuna girdiğimizde "anneeeeeeeee burası çok alçak biz burada yüzemeyiz" diyerek büyüklerin girdiği havuzda atıyoruz kulaçlarımızı.
       Bir haftadır evdeyiz ve sürekli geziyoruz.Önce Ödemiş-Gölcük-Bozdağa gittik.Organik sebze ve meyvelerin tadına baktık.Dalından vişne koparıp yedik.Sonra Bodruma gittik.Bahçeden domates ve biber topladık, mis gibi köy tavuğunun lezzetini hatırladık.Havuza girip eğlendik ve yorulduk, akşamında ise Bodrumun en güzel restoranlarından birinde deniz balığının o muhteşem lezzetini damadığımızda hissettik.Orada yorgunluktan sızdık ve masanın kenarındaki koltuklarda iki kardeş sarılarak uyuduk.Oradan Milasa geçtik.Leyleklerin yuvasını gördük, kaplumbağanın su içmesini, kazların salına salına yürümesini görüp, kazlara ve tavuklara ekmek ve yem atmanın tadını çıkardık.Birde tazecik yeni sağılmış inek sütünün sıcaklığını hissedip mis gibi ev yoğurdu yaptık.Milastan çıkıp Didim'e geçtik.Orada havanın ne kadar sıcak olduğunu hatırlayıp, bu sıcakta insanların deniz kenarında serinlemesini izledik.Ama biz çok sıcak olduğu için denize girmedik, kenarda dondurma yiyip dinlendik.Sonra evimize geldik ve "home sweet home" dedik.















     Önümüzdeki günlerde neler yaparız bilmiyoruz.Nitekim bayram sonrasına kadar evdeyiz.Ara ara yine gelip bir şeyler yazmaya çalışırım.Fotoğraf eklerim falan filan.Hüznüm geçmiyor ama ümidim sonsuz.Çünki kızlarım benim yaşam kaynağım.(Bu da başlığa uygun olsun dedim.Çünki başlıkla alakasız bir yazı olduğunu farkettim.)