29 Aralık 2010 Çarşamba

İYİ Kİ DOĞURDUM SİZİ.....

Meleklerim....
Bugün sizin doğum gününüz.Şimdi 3 yaştasınız.Nasıl geçti bunca zaman.Sanki daha dün gibi.Daha dün gibi karnımdaki halleriniz.Tekmelerinizi bile hissediyorum hala.Nasıl güzel bir duygudur annelik.Sizden önceki hayatımızda sanki hiç yaşamıyorduk.Oysa şimdi öylesine dolu bir hayatımız var ki..Sizinle biz yeniden doğduk ve hayatın güzelliklerini keşfettik.Bize her anın yaşanılası olduğunu öğrettiniz.Hayatın ne kadar anlamlı olduğunu sizinle keşfettik.Hasta olduğunuzda bir hayatın ne kadar değerli olduğunu sizinle öğrendik.Nefes alışverişinizi saymanın ne demek olduğunu ancak bir anne bilir.Daha önce hiç bir şeyin anlamı olmadığını düşünen bir kadın, ancak anne olduktan sonra evladının başucunda evham krizlerine tutulabilir.Ya çocuğuma bir şey olursa düşüncesi sabahlara kadar uykusuz bırakabilir.
29 Aralık 2007 tarihinde hiç beklemediğimiz bir anda hayatımıza katılmaya karar verdiniz.Ve o günden beride yaşamımızın merkezinde siz varsınız.O gün soğuk bir Aralık günüydü.Oysa şimdi yine soğuk ama o gün gibi değil.Hatta bugün yağmur var.Hava kapalı.Kabanımın düğmelerini ilikleyemiyordum bile.Hatta ayakkabılarım bile ayağıma olmuyordu.Sabah kalktığımda bazı belirtiler üzerine hastaneye gittik.Sancım yoktu.Öylesine kolay bir doğum oldu ki.Zaten hamileliğim bile ikiz olmanıza rağmen çok rahat geçmişti.Belkide ben anlamadım yaşadığım zorlukları.Son aylarda sürekli yatmış olmam beni hiç rahatsız etmedi.Yada yürürken çektiğim ağrıları şimdi zor hatırlıyorum.Yada aldığım kiloları.Bunları neredeyse unuttum.Sizin varlığınız yaşanılan o zor günleri unutturdu bana.Siz doğduktan sonra yaşanılan onca zorlukları hiç hatırlamıyorum bile.Sabahlara kadar uykusuz kaldığım geceleri.Sizi emzirirken yaşadığım zorlukları.Siz ağlarken neden ağladığınızı bilemememin ezikliğini.Hepsi geçti hepsi.
Şimdi artık çocuk oldunuz.Herşeyi anlayan ve anlatabilen iki minik çocuk.Zorluklar bitti mi elbette hayır.Bebekken ne zaman büyüyeceksiniz, ne zaman yürüyeceksiniz, ne zaman konuşacaksınız diye sabırsızlanan ben şimdi büyüme hızınıza şaşkınlıkla bakıyorum.Artık herşeyi konuşabiliyorsunuz.Sizinle sohbet etmek büyük keyif.Hatta bazen ne kadar çok konuştuğunuzu düşünüyorum.Sorularınıza cevap vermek bazen işkence.Mantık kurmanıza ise bayılıyorum.Nasıl beceriyorsunuz bunu hala anlayabilmiş değilim.Tek kelimeyle mucizesiniz.
Şu bir yılda öyle yol kattettik ki.Bezi bıraktık, emziği bıraktık, kreşe başaldık.Çekirdek aile olduk.Konuşmamız acaip ilerledi.Kendi kendimize oyun kurmaya başladık.Kavgalarımız da başladı kendi aranızda.Şikayetler, kıskançlıklar, tercihler hepsi bu bir yılda başladı.Hatta öyle bir duruma geldiniz ki kendi giyimlerinizi seçtiğiniz yetmiyormuş gibi benim giyimlerime de karışmaya başladınız.Bazen siz seçiyorsunuz benim ne giyeceğimi.Canınız ne yemek istiyorsa onu söylüyorsunuz artık.Buzdolabını kendiniz açıyorsunuz.İstediğiniz şeyi alıyorsunuz.Wc ye kendiniz gidiyorsunuz.Minik sandalyenizi taşıyıp, lambayı yakıyorsunuz.Ve üstünüzü de kendiniz düzeltiyorsunuz.Hatta tuvalet kağıdını da kendiniz kullanıyorsunuz.Dişlerinizi kendi başınıza fırçalayabiliyor, ağzınızı kendiniz çalkayabiliyorsunuz.Tabi ellerinizi yıkamanız bu durumda çocuk oyuncağı gibi geliyor size.Çoğunlukla mutfakta birlikte vakit geçiriyoruz.Kek, kurabiye v.s.yapıyoruz birlikte.Sofrayı birlikte hazırlıyoruz.Bazen yemek yapıyoruz sizinle.Bulaşıkları bile siz yıkama becerisine sahipsiniz.Çamaşır asabiliyoruz birlikte.Topladığım çamaşırları ise katlamanız en büyük eğlenceniz.Toz almayıda seviyorsunuz.Eve süpürge tutmak da sizin için eğlenceli.Yerleri silmek ise bayıldığınız bir şey.
Hani demişler ya kız olsunda çamurdan olsun.Umarım büyüdüğünüzde de aynı hamaratlığınız devam eder.
Demem o ki iyi ki doğurmuşum sizi.
Babanız baba, bende anne oldum sayenizde.
Bana anneliği yaşattığınız için size nasıl teşekkür etsem azdır.İyi ki varsınız ve iyi ki doğdunuz.
Doğum gününüz kutlu olsun.Hep mutlu ve sağlıklı olun emi.
Bugün kreşte doğumgününüzü kutlayacaksınız.Sabah erkenden pastalarımızı aldık, siz cici cici giyindiniz.Sizi okula bıraktık.Sarıldık, öpüştük.Gözlerinizde o muhteşem ışıltı vardı yine.HAni mutlu olduğunuzda yada yaramazlık yapacağınız zaman olan ışıltı.O ışıltınız hiç sönmesin kuzularım.

24 Aralık 2010 Cuma

BALIKLARIMIZI KORUYALIM.....

Biraz önce sevgili Bernayı okumak için blogunu açtım.Ve bu konuyu gördüm.Hepimiz bu dünyayı seviyoruz bundan eminim.Bu dünyanında bizi sevmesi için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düşünüyorum.Bu yüzdende elimden geldiğince doğayla ilgili her konuya destek olmaya çalışıyorum.Bu bizden çok yavrularımız için önemli.Onlara çok daha güzel ve yaşanılası bir dünya bırakmak hiçde zor değil.Lütfen sizde bu kampanyaya destek olun.Ki denizlerimiz eski güzelliğine ve bereketine kavuşsun.
Ben balığımı büyütmeye başladım bile.Ya siz kendi balığınızı büyütmek istemezmisiniz.
işte benim balığım

22 Aralık 2010 Çarşamba

HASTALIKLAR-ŞU BETANIN YAPTIĞINA BAKIN

Yine yazamadım ve ara vermek zorunda kaldım.Ama inanın bu kez suçlu ben değilim.Tek suçlu beta.Tamda 3 yaşa sayılı günler kala hastalıklar gündemdeydi.Bu konuda hiçbir uzmanlığım olmamasına rağmen bir anne olarak yaşadığımız hastalıklardan bahsetmek istiyorum.

Her şey iki hafta önce cumartesi günü başladı.O gün biraz dolaşmak için İzmir'in şirin bir sahil ilçesi olan Urla'ya gittik.Gezdik, mis gibi temiz havayı içimize çektik.Deniz kenarında oturduk çayımızı içtik, kumrumuzu yedik.Hava biraz rüzgarlıydı ama soğuk değildi.Yine de kızları iyi giydirmiştim.Bereleri dahi kafalarındaydı.Akşam eve geldikten bir müddet sonra Karya kuzusunun yanaklarında kızarıklık farkettim.Sanki tokat atılmış gibiydi.”Allah allah” dedim “daha biraz önce hiçbir şeyi yoktu bu çocuğun”.Elimi yanaklarına koydum ateş gibi yanıyor.Derece ile ölçtüm ateş 39.Ateş düşürücü verdim hemen.Tabi kendi kendine söylenmelerde başladı.”Niye gittik ki.Keşke gitmeseydik bak işte üşüdü çocuk hasta ettik” v.s.v.s.Tipik anne versiyonu.Öksürük ve burun akıntısı da başladı akabinde.İlerleyen saatlerde ateş düştü ve bir daha da çıkmadı.O yüzden ertesi gün güle oynaya okula gitti.

Salı günü kızları almak için okula gittik.Karyanın gözleri ve yanakları kıpkırmızıydı.Ve çok halsizdi.O akşam dışarıda yemek yemeye karar verdik.Dışarıda yemek yemeyi çok seven kızım ağzına lokma koymadı.Tesadüfen boynundaki kızarıklıklar dikkatimi çekti.Vücudunu kontrol ettim.Vücudunda da kırmızı benekler vardı minik noktacıklar şeklinde.Hemen evimize çok yakın olan Çocuk Hastanesinin acil servisine gittik.Acil servisteki pratisyen hekim muayene etti ve boğazları kızarık boğazındaki mikrop sebep olmuş olabilir o yüzden birde uzman görsün dedi.Uzmana gösterdik aynı akşam o allerji dedi.Bir iğne yaptırdı,antibiyotik şurup verdi gönderdi bizi evimize.(Damla da da öksürük vardı onuda muayene ettirdik acildeki pratisyene ona boğaz enfeksiyonu olduğunu ve Antibiyotik kullanmamız gerektiğini söyledi.)Eve geldik Karya biraz düzeldi.Sabah kalktığımızda vücudundaki kırmızılıklarda kaybolmuştu neredeyse sadece izleri kalmıştı.O yüzden sabah okula gitti.O akşam kreşten aldığımızda yine gözler ve yanaklar kırmızıydı ama benekler solmuştu.Arabada gelirken çok halsiz olduğunu farkettim.O sürekli konuşan konuşamadığı zaman şarkı söyleyen kızım gitmiş yerine kafasını dizime koyup sürekli uyku halinde olan bir çocuk gelmişti.İş yerini aradım hemen ve ertesi günde dahil olmak üzere iki gün izin aldım.Sonrası zaten haftasonuydu.Sağolsun işyerindeki arkadaşlarım izin işini hallettiler.Aynı akşam sevgili grubumuzun üçüz annesi Dr.esra'yı aradım.Durumu anlattım bu arada kusma da başlamıştı.Esra bana tekrar bir hastaneye götürmemi söyledi.Ertesi sabah tekrar hastaneye gittik.Bu arada ateş yükseldi ve kırmızılıklarda arttı.Neredeyse tüm vücudu sardı.Kasık bölgesi, kollar, bacaklar, eller, ayaklar, kulak arkası, kulaklar ve saç dipleri.Dr muayene etti boğazına baktı ve kızıl olmuş annesi dedi.Ne, nasıl yani, kızılda ne ki, nerden çıktı şimdi bu diye düşünürken gayriihtiyari “ama o ikiz ya kardeşine de bulaşırsa” diye soruvermişim.Dr da “yapacak bir şey yok şu an Ab kullandığı için hafif geçirebilir” dedi.”Ohh” dedim “Allahtan ab kullanıyoruz”.Daha önce ab kullandığımız için hiç bu kadar sevinmemiştim.5 tane penisilin iğne, yanında ab şurup ve daha birkaç tane şurubumuzu alıp evimize geldik.Sonra düşündüm nedir bu kızıl acaba diye.

Açtım neti daldım aleme.Bakın bakalım neymiş bu kızıl.İşte benim öğrendiklerim.

Kızıla neden olan mikrop hani şu bizim Beta dediğimiz A grubu streptokok denilen meşhur mikrop.Hakikaten mikrop ama.Tamamen mimli bir yaratık.Benim kadar Betaya gıcık olan başka biri daha varmıdır bilemiyorum.Hani elime geçirsem bir kaşık suda boğabilirim o derece gıcığım kendisine.Yıllarca bana çektirdi.Onun yüzünden yıllarca penadur yedim.Çektiğim acıyı hala unutamam.Penadur kardeşliği diye bir dernek kurulsa kurulur.O kadar dayanışma gerektiren bir illet.Neyse şimdide o hain beta kızıma musallat oldu.Allahtan tedavisi var.Onunla uğraşabilen tek şey penisilin.Gerçi o bizimle her şekilde uğraşabiliyor ama penisilinde onun canına okuyor.Tedavi edilmezse akut eklem romatizması falanda yapıyor.Hatta daha da ileriye gidip kalp kapakçıklarına kalıcı hasar verebiliyor.Ama dediğim gibi tedavisi olan bir mikrop.Zamanında yapılan tedaviyle Hiçbir sekel bırakmadan iyileşilebiliyor.

Kızıl tedavisine başlandıktan 24 saat sonra belirtiler gerilemeye başlıyor.Ama kesintisiz bir dört gün ateş sürüyor.Kızarıklar ise yaklaşık on günde geçiyor.Bizim bacaklarımızda hala duruyorlar mesela.Bir iki gün içinde çocuk kendini daha iyi hissetmeye başlıyormuş.Hakikaten de 2 gün neredeyse baygın yatan kızım üçüncü gün televizyon izlemeye başladı ve hatta akşam birazda kardeşiyle oyun oynadı.Bu arada kızıl hastalığının en önemli belirtisini de yazayım ki aklımızın bir köşesinde yer etsin.Dil önce beyaz çilek gibi olurmuş.Biz bu kısmı kaçırdık göremedik.Sonrasında ise kırmızı çilek gibi olurmuş.Ve gerçekten Kızımın diline baktığımda kırmızı bir çilek gördüm sanki.Üzeri pütür pütür.Ve bu yüzden de hiçbir şey yiyemedi çocuk.Ne zaman ağzına bir lokma koymak istese geri çıkardı “anne bu bana acı geldi” diyerek.(Resim çekmeyi akıl edemediğimden internetten bulayım dedim.Ama maalesef onuda beceremedim üzgünüm)

Yaklaşık bir haftada birazda olsa düzeldi derken Damla hastalandı.Ateşi 39,5 C ye çıktı.Öksürük ve burun akıntısı ve halsizlik.Sadece kırmızı benekler yoktu.Hah dedim işte şimdi tamam oluyoruz.Ama kızarmadı hiç Damla.Onu hastaneye götürdüğümüzde ona bronşit teşhisi kondu.Ama ben anne kişisi onunda betayla tanıştığını düşünüyorum.Sadece ab kullandığı için daha hafif yani kızarmadan atlatmış olabilir.Damla da üç gün iğne yedi.Yanında ab şurup tabi.Neyseki çabuk toparlandı o.Karya on günde resmen yıkıldı.Zayıfladı, bir kaşık kaldı ama çok şükür iyileşti.

Çocuklar hastalandığı zaman anne olmak daha da zormuş.Hele ikisinin aynı anda hasta olması gibisi yok.İkisinin de ateşlendiği zamanlar, ikisininde anneye ihtiyacı olduğu zamanlar.Anne nereye bölüneceğini ne yapacağını şaşırıyor.Bir gün birisini, ertesi gün diğerini yanımda yatırdım.Sabaha kadar ateş kontrolü, kusma halinde acil müdahale durumu.Ama öyle bir durum oldu ki şimdi ikiside benimle yatmaya alıştı.Dün gece onları teker teker yataklarına götürmeye kalkıştım ikiside itiraz etti.Sonra ben mutfağa su almaya gittim, gecenin bir yarısı içeriden bağırışlar başladı.Bense gülme krizinde.İtişiyorlar kakışıyorlar, git buydannnn, hayıyyyy sen git buydannn.

Yaaaaa kaççççç, anneeeeeeeeee bakkkk damma kaymıyooo, anneeee kayya gitmiyoooooooooo...

yaaaaaaa gittttt uyucammmmm mennnnn....hayıyyyyy sen git men uyucammm,,, kayyyyy biyaz....

Her şeye rağmen çok şükür diyorum iki güzel ve sağlıklı meleğim olduğu için.

Sağlık gibisi yok.Lütfen kıymetini bilelim.